BASINDA BİZ

Eskişehir ziyaretimiz ve sunumumuz sonrası Eskişehir Sakarya Gazetesi Yazarı Sayın Ece BİLGİN ekibimizle bir söyleşi gerçekleştirdi.

During our visit to Eskişehir  we had an interview with Eskişehir Sakarya Newspaper columnist Ece Bilgin.





Söyleşiye ait haber linki ve söyleşi metni aşağıdadır:

You can see the interview below:

SAKARYA GAZETESİ SÖYLEŞİMİZ / INTERVIEW WITH SAKARYA NEWSPAPER

1. Öncelikle sizi tanımak isteriz bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Biz İstanbul Beyoğlu Okçumusa Ortaokulu’nun 6 öğrencisi ve 2 öğretmeninden oluşan bir ekibiz. Dr. Hayal Köksal tarafından 2003 yılından beri yürütülen Bilişimci Martılar Projesi kapsamında bu yıl gerçekleştirdiğimiz Engel Olma Destek Ol Projesi ile bir araya geldik. Proje ekibimizin adı da Pati Dostu Eller.
Proje ekibimiz öğretmenlerimiz Kübra Karahanoğlu ve Duygu Özen; öğrencilerimiz Rümeysa Keskin, Emine Yeşildal, Ahmet Çevik, Beyza Süzgün, Yaprak Türkmen ve Delal Abı’dan oluşuyor.
Bu yıl sunulan 5 proje başlığından biri“empatik bakış” idi ve konusu ise “engellilerle birlikte engelliler için”olarak belirlenmişti. Engelli denince akla ilk olarak engelli insanlar geliyor ve engellilerle empati kurabilmek, onların yaşam koşullarını anlayabilmek ve onlara ihtiyaçları olan desteği verebilmek için de birçok kurum ve kuruluştarafından çalışmalar ve kampanyalar düzenleniyor. Ancak engelli denince bir de engelli hayvanların varlığı söz konusu. Ne yazık ki bu konuda yürütülen çok fazla çalışma mevcut değil. En azından hayvanların engelli olma sebeplerinin farkında olunması ve onların yaşam hakkına saygı duyulması konusunda insanların bilinçlendirilmesi amacıyla çalışmalarımızı engelli hayvanlarla ilgili olarak yürütmeye karar verdik.
Proje çalışmalarımız süresince ulaşabildiğimiz herkesle bilgilendirme toplantıları ve okuldaki arkadaşlarımızla barınak ziyaretleri ile sokak beslemeleri gerçekleştirdik. Amacımız hayvan sevgisinin onlara dokunarak hissedilebildiğini görmelerini sağlamak oldu. Çünkü hayvanların engelli olmaları doğuştan getirilen nedenlerden çok insan kaynaklı nedenlere dayanıyor. İnsanlar onların varlıklarının farkında olduğunda, onları yakından sevmeyi öğrendiğinde, yaşam hakkına saygı duymayı başardığında hayvanlarımızın ölme ya da sakat kalma risklerini azaltma ve yok etme şansımız olabilir. İşte bu “yaşam hakkına saygıve empati” temelinde özellikle okuldaki arkadaşlarımızı barınaklardaki ve sokaklardaki hayvanlarla bir araya getirdik; onlara dokunmalarını, gözlerindeki duyguyu ve sevgi ihtiyacını görmelerini sağladık. Başlangıçta korkan arkadaşlarımızın ilerleyen zamanlarda o korktuklarını söyledikleri köpeklerle sarmaş dolaş olduklarını görmek bizleri çok mutlu etti.
Hani bir kişiye dahi ulaşsanız amacınıza ulaşmışsınızdır ya; biz birçok kişiye ulaştığımızı görmenin heyecanını yaşadık açıkçası. İnanıyoruz ki, bugün bu projeyle hayvanlarla bir araya gelen arkadaşlarımız yarın başka arkadaşlarını bu konuda bilinçlendirecek ve belki bir kişi sayesinde onlarca kişi, onlarca kişi sayesinde yüzlerce kişi daha bilinçlenecek.

2. Neden hayvan sevgisi?
Aslında bunu doğaya olan sevgi ve saygı olarak nitelendirebiliriz. Günlük yaşamda insanlara sorsanız herkes doğayı, insanları,ağaçları, kuşları sevdiğini söyler; ancak iş bu sevgiyi eyleme dökmeye gelince durum çoğu zaman değişir.
Hayvanlar da insanlar ve bitkiler gibi doğanın evlatlarıdır. Biz böyle düşünüyoruz. Onlar da can taşıyor, acıkıyor, susuyor, uyuyor, sevilmek istiyor, yaralandıklarında canları acıyor. Bizden tek farkları bizimle aynı dili konuşmuyor olmaları. Tabii onları anlamak için aynıdili konuşmak da gerekmiyor. Kurumaya yüz tutmuş bir fidanın suya ihtiyacıolduğunu nasıl anlıyorsak, bir hayvanın gözlerine baktığımızda da neye ihtiyacıolduğunu görebiliriz. Yeter ki o gözleri okumayı bilelim.

3. Evinizde beslediğiniz hayvanınız mutlaka vardır anlatır mısınız?
Kübra: Benim 6 kedim ve 1 köpeğim var. Bunların dışında evimin bahçesine yemek yemeye ve uyumaya gelen 5-6 kedim daha var. Evdeki kedilerimi sokaklardan sahiplendim, bazıları zamanında ev kedisi imiş. Bunların dışında sokakta bulduğum ve beslediğim, hatta sahiplendirdiğim canlar oldu. Köpeğim ise; 13 yaşında ormana açlığa terk edilmiş, bir cansever tarafından bulunmuş ve benim de ondan sahiplendiğim ihtiyar bir delikanlı.
Duygu: Benim Osman adında bir kedim var. Erkek kardeşim bir gece onu sokakta perişan halde bulup eve getirmiş. Ben eve gediğimde geçici kalacak bir kedi olduğunu söyledi. “Peki, ama geçici” dedim; ancak zaman geçtikçe ona öyle alıştık ki, bir daha bırakamadık. Eskiden hayvanlara karşı bu kadar duyarlı olmadığımı,Osman’ın hayatıma girmesiyle anladım. Şimdi elimden geldiğince ihtiyacı olan canlara yardım etmeye çalışıyorum.
Yaprak: Benim Tarçın adında bir kedim ve Ciklet adında bir köpeğim var. Ben de onları daha küçükken sokaklarda buldum.
Rümeysa: Ben uzun zamandır bir köpek sahibi olmayı çok istiyordum; ancak ailem erteliyordu. Bu proje ile yaptığımız veli sunumları sonrası annem bu isteğimi artık gerçekleştirebileceğimi söylediğinde çok mutlu oldum. Şimdi Tina adında dövüştürülmek amacıyla yetiştirilen ve sahiplendiğimiz bir pitbull köpeğim var. Onun şimdi kendi kulübesinde ve sevildiği bir evde olması beni çok mutlu ediyor.
Emine: Benim evde akvaryumda 12 balığım var. 2 yıldır besliyorum.
Delal: Evde maalesef yok ama kuzenlerimde kedi var, onları ve sokaklardaki kedi ve köpekleri seviyorum.
Ahmet: Benim Boncuk adında bir kedim vardı; ancak 2 yıl önce kaybettim. İleride yeniden bir hayvan sahiplenmek istiyorum.
Beyza: Benim de 2 balığım vardı ama maalesef bir süre önce onları kaybettim.

4. Size hayvan sevgisini ilk aşılayanlar? Yani anadan doğma mı sonradan olma mı can seversiniz?
Kübra: Ben çocukluğumda hayvanlarla çok haşır neşir büyümedim. Çocukluğum hep bahçeli ve avlulu evlerde geçti, haliyle mahallenin kedi ve köpekleri bahçemize girer çıkar, yemek yer, uyurlardı. Ben onlarla özellikle oyunlar oynadığımı hatırlamam; ama onlara zarar vermek ya da kovmak da aklımızdan geçmezdi.
İtiraf etmem gerekirse, birkaç yıl öncesine kadar ben de onların sokaklarda bir şekilde yiyecek bulabildiklerine inananlardandım. Ancak gözlemledikçe işin hiç de öyle olmadığını fark ettim.İlk kedilerim Romeo ve Loli’nin hayatıma girmesi ile de benim için hayvanlar artık uzaktan değil yakından sevilen ve hayatımın vazgeçilmez parçası olan canlar oldu. Bunun için hep “bir hayvanı sevmek ona dokunmakla başlar” diyorum. Bu proje süresince öğrencilerimde de bunu gördüm. Onlara bir kere dokunduktan sonra kendileri için bu hayvanların bambaşka anlam taşıdığını söyleyenler oldu aralarında.
Çocukluğumdan beri hayvanlarla sarmaş dolaş olmasam da, ailem de hiçbir zaman onlardan uzak durmam gerektiğini söylemedi. Aksine sevgi dolu oldular. Bu yüzden ben kendimi doğuştan cansever olarak nitelendiriyorum.
Yaprak: Bana hayvan sevgisini ilk aşılayan ilkokul öğretmenim oldu aslında. Ben bir hayvan sahiplenmek istedim; annem o dönem sıcak bakmamıştı ama öğretmenim onunla konuştuktan sonra ikna oldu.
Rümeysa: Benim çocukken ilk evcilim Badem adında bir tavşandı. Onun ölümünden sonra hayvanlara daha çok bağlandım. Çocukluğumdan beri seviyorum hayvanları.
Emine: Bana bu sevgiyi ilk aşılayan babam oldu. Bir gün arkadaşlarımla sokakta oynarken babam eve besleyeceğimiz balıklarla geldi. Hala da balık beslemeye devam ediyorum.
Delal: Benim de babam etkili oldu. Eve bir köpek getirmişti; ama ben çok korkuyordum. Sonra ondan korkmamam gerektiğini anlatarak onu ve dolayısıyla bütün hayvanlarısevmemi sağladı.
Ahmet: Bana bu sevgiyi 4 yaşımdayken bana bir tavşan alan annem ve sevgili tavşanım aşıladı diyebilirim. Bir süre sonra tavşanımı kaybettim ama o zamandan sonra hayvan sevgim giderek arttı.
Beyza: Ben hayvan sevgisini Yaprak’ın kedisi Tarçın’la daha yoğun yaşadığımı hissettim. Onunla haşır neşir oldukça hayvanlara olan ilgim ve sevgim arttı.

5. Sizce sokak hayvanı sorunu var mıdır? Varsa nasıl çözümlenir?
Biz sokak hayvanları sorunu değil, onlarısorun olarak gören kafa yapısı sorunu olduğunu düşünüyoruz. Sonuçta bu canlar da bizler gibi karınlarını doyurmak ve huzurla yaşamak için çabalıyorlar. Doğadaki bütün canları en doğal hakkıdır bu.
“Sokağımdaki köpek çok havlıyor, kediler çöpleri dağıtıyor” gibi düşüncelerle onları sorun olarak algıladığımızda asıl sorunları görme şansımızı yok ediyoruz aslında. Havlamak köpeğin doğasıdır. Bunu rahatsızlık verici bir durum olarak gören insanın doğaya saygısını sorgulamak gerek. Kediler çöpleri dağıtıyor; çünkü açlar. Eğer ben kapımın önüne bir parça yemek ve su koyarsam o kedi o çöpe muhtaç hale gelmez. Açıkçası bir kedinin çöp kutusunda geziyor olması onun pisliğinden değil, insanın ayıbındandır.
Bu yüzden sorun sokak hayvanı sorunu değil. Kaldı ki, sokaklarda yaşamayıp nerelerde yaşayacak bu hayvanlar? Bizce “bu köpeği ya da kediyi bu sokakta istemiyorum” demekle “bu ağacı bu sokakta istemiyorum” veya “bu insanı bu sokakta istemiyorum” demek arasında hiçbir fark yok. Bu ayrımı yapmadan, bencillik göstermeden, paylaşmayı bilerek yaşayabilirsek hem “sokak hayvanı sorunu” diye bir cümle kurmak zorunda kalmayız; hem de hep söylediğimiz o “doğaya saygı duyuyorum” cümlesini eyleme dökmüş oluruz.

6. Herhangi bir ilde hayvan barınaklarına gittiniz mi gittiyseniz izlenimleriniz?
Pati Dostu Eller Grubu olarak bu eğitim yılının başından beri düzenli olarak barınak ziyaretlerinde bulunduk.İstanbul’daki birçok barınağı görme fırsatımız oldu. Hayvanlar için yaşamın ne kadar zor olduğunu oraları görünce daha iyi anlıyorsunuz. Bir hevesle alınmış ve büyüdüğünde terk edilmiş cins köpekler ile cins olmadığı için hor görülmüş,itilmiş, kakılmış sokak köpekleri, mahallelerinde istenmedikleri için insanlar tarafından kızgın yağlarla, kaynar sularla yakılmış kediler, trafik kazası sonrası günlerce kaldırım kenarında yattıktan sonra merhametli insanlar tarafından bulunup getirilmiş ve ne yazık ki bacakları ampüte edilmiş canlar…
Hikâyelerini dinledikçe çektiği acıları içimizde hissetmemiz hiç de zor olmadı. Bir hayvanın da insanlar gibi kendi mahallesinde, kendi sokağında özgürce yaşayamıyor olması çok acı. Sonuçta dünya diğer canlılara da ait diyoruz; ancak rahatımızı bozduğunu düşündüğümüz her şeyi de ortadan kaldırmaya çalışıyoruz.
Bizim ziyaret ettiğimiz barınaklar yaşam koşulları iyi barınaklardı. Bir de açlık, susuzluk ve soğukla baş etmeye çalışan barınak canları var. Bu yüzden herkesin kendi ilindeki barınakları mutlaka ziyaret etmesi, bu canlar için elinden geleni yapması gerektiğini düşünüyoruz.

7. Sokaktaki hayvanı yasalar mı vicdanlar mı daha iyi korur sizce?
Keşke herkesin vicdan yasaları tam olarak işlese de, yazılı kanunlara bile gerek kalmasa. Sokaktaki hayvanları öncelikle o sokaktaki insanların koruması gerekiyor. Binalar yaparak, yeşil alanları yok ederek hayvanlara zaten doğal yaşam alanları bırakmadık. Doğal ortamını yok ettiğimiz hayvanlar için de, “kendi başının çaresine bir şekilde bakar” demenin vicdanlı bir bakış olduğunu düşünmüyoruz.
Aslında herkes sadece kendi evinin önündeki canları korusa ve kollasa, zaten bu tartışmaları yaşamaya da gerek kalmaz.

8. Milli Eğitimin müfredatına hayvan sevgisi dersi konulsa neler değişirdi?
Bizce çok şey değişirdi. Çünkü bugün birçok çocuk sokakta gördüğü bir hayvanı bütün saflığıyla ve sevgisiyle sarmalamaya çalıştığında ebeveyni tarafından “elleme, pis” gibi cümlelerle ondan uzaklaştırılıyor. Çocukluğumuzda evlerin sorgusuzca paylaşıldığı, kışın sobanın dibindeki minderine sokulan hayvanlar ne ara bu kadar pis oldular? Asıl sorun yanlış bildiklerimiz ve önyargılarımız.
Bugün birçok insan sokakta bir köpeğin başını okşasa tedavisi mümkün olmayan hastalıklara kapılacakmışçasına endişe ediyor. Hayvanlardaki pirelerin insanlara geçebileceğini sanıyor. Bunun yanında onlara özgü hastalıkların insana bulaşmadığını, salyalarının antiseptik özellik taşıdığını bilmiyor.
Bu bilgisizliğin ve buna bağlı sevgisizliğin önüne geçebilmek, çocuk yaşta hayvan sevgisini yüreklere yerleştirebilmek için böyle bir dersin olması çok şeyi değiştirirdi diye düşünüyoruz.

9. Havyan sevginiz nedeniyle çevrenizden ailenizden ne gibi tepkiler alıyorsunuz?
Kübra: Abarttığımı söyleyenler de var, “ben yapamazdım ama seni takdir ediyorum”diyenler de. Bu konuda eleştirilere kapalı olduğum için sıcak bakmayanların bile olumsuz söylemlerde bulunmayarak saygı duyduklarını görmek benim için mutluluk verici. Sanırım evimdeki hayvan nüfusunun giderek artmasına alıştılar.
Bunun yanında benden sonra hayvanlara karşı daha duyarlı olduğunu söyleyen, “eskiden sevmezdim ama şimdi seviyorum” diyen, hatta birer can sahiplenen arkadaşlarım oldu. Hatta annem ve babam da iki kedi sahiplendiler ve onlarla çok mutlular.
Bunları görmek çok güzel. Belki bu arkadaşlarımın başka arkadaşları da onlardan etkilenerek muhtaç canlara kapılarını açmışlardır. Bu böyle bir süreç…
Yaprak: Çevremde “sen buna bakabilecek misin ki?” diyenler oldu. Ama hayvan sevgim özellikle arkadaşlarım tarafından güzel tepkilerle karşılanıyor.
Rümeysa: Ben özellikle “ellemeyin, pis” diyenleri duyuyorum. Bunları da hiç üzerime alınmıyorum. Bunun yanında “hayvan sevmek güzeldir” diyen komşularımız da var.
Emine: Ben çoğunlukla olumlu tepkiler alıyorum. Özellikle babam onlara çocuklarına bakar gibi bakıyor.
Delal: Benim çevremde özellikle tüy dökmeleri ve ortalığı kirletmeleri, mama ve kum masrafları konusunda cümleler kuranlarla bu sevgimi takdirle karşılayanlar var.
Ahmet: Benim özellikle annem sokak hayvanlarına çok dokunmamam gerektiğini söylese de, ben hepsine rahatlıkla dokunabiliyor ve onları seviyorum.
Beyza: Ailemde kimi zaman olumlu kimi zaman olumsuz tepkiler alıyorum. Arkadaş çevremde ise genellikle iyi tepkiler alıyorum.

10. Hayvan savunucularının sesleri sizce onların haklarını korumaya yönelik yeterince gür çıkıyor mu?
Biz sunumlarımız sırasında hayvanları sadece sevmekten değil haklarını korumaktan da söz ettiğimizde birçok katılımcıdan “hiç bu açıdan bakmamıştım” cümlesini duyduk. Hak denince genellikle insan hakları geliyor akla.
Bu alanda çalışan kişiler ve kurumlar farkındalık yaratmak adına çalışmalar yapıyorlar. Pek çok hayvansever bireysel olarak elinden geleni yapıyor. Ancak örgütlenme noktasında eyleme geçmek söz konusu olduğunda birçok birey grubun bir parçası olmaktan imtina ediyor. Bu yıl içinde özellikle 5199 ile ilgili yasa değişikliğini protesto etmek amacıyla birçok eylem düzenlendi; ancak tahmin ediyoruz ki hayvan besleyen, hayvan seven ve bireysel olarak onların hakları için mücadele eden insan sayısı bu eylemlerdeki katılımcı sayısından çok daha fazladır.

Çalışmalarımızı takip etmek isteyenler için proje sayfalarımız:

facebook.com/patidostueller

patidostueller.blogspot.com

1. First of all we would like to learn a little about you, can you introduce yourself briefly?
We are a team consisting of six students and two teachers of Okçumusa Primary School. We prepared a Project named Be Supportive Not Obstructive within CIT Seagulls Project, which has been conducted by Dr. Hayal Köksal since 2003. The name of our Project team is Paw Friendly Hands.
Our Project team consists of our Kübra Karahanoğlu and Duygu Özen (teachers), Rümeysa Keskin, Emine Yeşildal, Ahmet Çevik, Beyza Süzgün, Yaprak Türkmen and Delal Abı (students).
One of the five Project titles presented this year was “empathy” and the topic was “with the disabled for the disabled”. When the word “disables” is first heard, the first thing that occurs one’s mind is disabed people. Lots of organizations and foundations organizes different practices and campaigns to understand their life conditions and to give them the help they need. However, there are also disabled animals. Unfortunately not much is done about disabled animals. So we decided to inform people about the reasons that cause animals become disabled and to prepare a Project about disabled animals.
We organized informative presantations, animals shelter visits with our friends at school and fed the animals on the streets during our project. Our aim was to make people see that they can only feel their love for animals if they can touch them. Because most of the animals are not born disabled but become disabled because of the reasons caused by people. When people are aware that they are also there, learn to love them and respect  their right tol ive, we can reduce and even eliminate the risks that cause them to become disabled or die. So, we tried to make our friends at school meet with the animals on the streets and in the shelters, helped them touch the animals and see their need to be loved just into their eyes. We saw that our friends who were afraid of animals at the beginning were soon having close contact, hugging and kissing animals. This made uf really happy.
You know, if can reach only a person and teach him/her something it means that you have reached your goal. We have reached lots of people and we are  both excited and happy. We believe that our friends who have participated in the Project in any way will raise awareness of his/her friends. Maybe one person will teach tens of people and tens of people will teach hundreds of people.

2. Love for animals, why?
In fact we can say it is love and respect for the nature. When you talk to a person in daily life everybody says that they love people, trees and the birds etc. But if it comes to show it, this conditions changes. Animals are the children of the nature just like humans and plants. We think so. They are also alive, get hungry, thirsty, sleep, want to be loves and feel pain. The only difference is that they do not speak the same language as us. Of course you do not need to speak the same languafe with them if you want to understand them. If we can understand that a seed need water to live, we can understand what they need when we look just into their eyes. The only condition is to be able to read what is written in their eyes.

3. You must have an animal at home, can you tell us a little about him/her?
Kübra: I have six cats and a dog. Except from them I have 5 or six cats that do not live at home with me but come to eat and drink water to my garden. I adopted my cats from the streets. Some of them were pets before I adopted them. Except from all these I have helped many street animals to be adopted. My dog is 13 years, he was left at a forest and then was found by an animal lover. I adopted this old boy from that animal lover.
Duygu: I have a cat named Osman. One day my brother saw him helpless on the street and brought home. He told met hat he would be with us temporarily. I said “Ok, but on the condition that it is temporary”. However, we soon got used to him so much that we could not leave him again. I realized that I was not so sensitive about animals up until Osman came our home. Now, I try to help them as much as I can.
Yaprak: I have a cat named Tarçın and a dog named Ciklet. I found them on the streets when they were little.
Rümeysa: I had wanted to have a dog for a long time but my family did not. During the Project we organized presentations for the parents and my mom was convinced after these presentations and let me have a dog. Now I have a pitbull named Tina.  She lives in his kennel and we love her so much.
Emine: I have 12 fish and I have had them for 2 years.
Delal:: Unfortunately I do not have a pet but my cousin does. So I feed the cats and dogs that live on the streets.
Ahmet: I had a cat named Boncuk but he died 2 years ago. I want to adopt an animal soon.
Beyza: I also has two fish, but unfortunately they died some time ago.

4. Who made you learn the love for animals. Is it innate or have you learnt to love them?
Kübra: I was not so close to animals during my childhood. I spend my childhood with gardens and backyards. Therefore the cats and dogs of our street would come to our garden, eat and sleep there. I do not remember playing with them; however, we never thought of hurting or sending them away. To say the truth I used to think that they could find something to eat somehow a few years ago. However, the more I observed them the more I understand their condition. When my first cats Rome and Loli became a part of my life, I was more close to animals and they became an indispensible part of my life.  So I always say that “Everything begins when to start to love an animal”. I have observed this on my students during the Project. They have told met hat when they touched an animal once, they started to think very differently about all of them. Ok, I was not so close to animals physically during my childhood, but they never told met to stay out of them. On the contrary, they had love fort hem. So, I think that I am an animal lover innately.
Yaprak: The person who taught me the love for animals was my primay school teacher. I wanted to adopt an animal then but mom was not volunteer. After my teacher talked to mom, she changed her idea.
Rümeysa: When I was a child I had a rabbit named badem. After I lost him, I had more close bound with animals. I have loved animals since my childhood.
Emine: The person who taught this feeling first to me was dad. One day I was playing with my friends on the street and dad came with fish in his hands. I stil have fish at home.
Delal: It was also my dad. One day he came with a dog but I was very afraid of him. Later he told me not to be afraid and love all the animals.
Ahmet: I can say that mom taught me this love. She brought a little rabbit when I was 4 years old. After some time my pet died but I learnt to love them.
Beyza: I learned this feeling from Yaprak’s cat Tarçın. After I spent some time with him, I started to love all the animals.

5. Do you think that there is a problem of street animals? If so, how can it be solved?
We think that streets animals are not a problem, those who think they are a problem have a problem about empathy. All in all these animals try to survive just like us. And this is the right of all the living beings in the nature.
When you say “The dog in my street barks all day and the cats scratch the litter bags” and start to see them as a problem you cannot see the real problems. Dogs bark, this is their nature. If a person sees this as a problem, you should question his/her respect for the nature. Cats scratch the litter bags because they are hungry. If I put a piece of food and water in my doorstep that cat does not scratch the litter bag. To say the truth a cat does not jump into the litter bin because it is dirty but because people ignores it. Besides where can those animals live if not on the streets. We think that saying “I do not want this cat/dog in my street”, “I do not want this tree in my street” and “I do not want this person in my street” are the same. If we can learn to share and quit being egoist we won’t have to deal with “street animal problem” and our “I respect to the nature” statement come true.

6. Have you ever been to animals shelters? If so, what is your opinion about them?
We have organized many shelter visits as Paw Friendly Hands since our Project began. We have had the opportunity to see lots af animal shelters in İstanbul. You can understand that life is really difficult for animals when you see such places. Special species dogs that have been adopted on a whim and later left, dogs and cats that have been beaten, kicked, burnt with boiled water and oil, hit by cars and left there heartlessly, ones that have a leg or legs amputated…
The more we listed their stories the more we understood how they felt. It is a pity that an animal cannot live happily on its street just like people. All in all we say that the world also belongs to other living beings, but just when we feel disturbed we try to get rid of it.
The conditions of the shelters we visited were quite good. But there are also ones that try to survive in shelters where it is really difficult to find something to eat or drink. So everybody should visit a shelter at least once and should try to do someting about the living beings there.

7. Which one can save street animals better, laws or conscience?
If everyone’s conscience laws worked better there would be no need for written laws. Streets animals should first be protected by the people living on that street. We have built many buildings, destroyed green areas and have not left them a place to live. After doing all these it is not fair to say that “they can survive in some way.”
If everybody protected and helped the animals on their street, we would not have to discuss these problems.

8. What would change if love for animals was added as a lesson to the syllabus of the Ministry of Education?
A lot. Because lots of children want to touch and love the animals on  the streets but prevented by their parents saying that “don’t touch, they are dirty!” Long ago we used to share our home with them and give them one mat next to the stove. What have changed and they have been started to see as dirty? The biggest problem is what we know wrong and or prejudices.
Lots of people are afraid of animals af if they were gonna have an incurable illness if they pat an animal’s head. They think that animals’ fleas will jump on them. But they do not know that illnesses typical to animals do not infect people and their saliva juice has an antiseptic feature.
If love for animals was added to the syllabus many things would change and it would be easier to teach the children this love.

9. What kinds of reactions do you have from the people around you?
Kübra: Some say that I exaggerate and some “I could not do it but I appreciate.” Because I am not so open to critics about this issue, even those who do not approve do not say something negative and respect and this makes me happy. I guess that they have got used to the fact that the animal population my home is increasing day by day.
Moreover, there are also ones who say that they have started to have sympathy after they have known me and who say that “I did not used to love but now I do” an deven those who have adopted an animal. Even my mom and dad adopted two cats and are very happy with them. It is so nice to see that. Maybe friends of my friends have also opened their doors for animals in need. It is such a process.
Yaprak: People around me said “Can you take care of it?” But my love for animals is appreciated well by my friends.
Rümeyra: I especially hear people saying “Don’t touch, it is dirty!” An I just ignore. Moreover, some of our neighbours say “it is nice to love animals”.
Emine: I usually get good reactions. Especially dad takes of animals as if they were his own kids.
Ahmet: Especially mom says that I should not touch street animals much but I can easily touch them and love them.
Beyza: I get both negative and positive reactions. But friends supports me.

10. Do you think that animal defenders can shout loud enough to maket hem heard their voices?
We talked about not only loving animals but also defending their rights during our presentations and most of the participators said “I have never looked from this perspective before!” When people hear the word ‘right’ they immediately think of people.
Some people and organizations try to do something to raise the awareness of people about animals. Many animal lovers try to do their best individually. But when it come to setting up an organization they do not want to be a part of a group. This year many protests have been organized to protest the 5199 law. But wr believe that people who struggle for animals rights individually is much more than the number of the people participating in the protests.

For those who want to follow us, our Project pages are:


facebook.com/patidostueller

patidostueller.blogspot.com

__________________

Ve 13.12.2013 tarihli Güzin Abla köşesinde Sayın Feyza Algan'ın köşesinde projemize yer verildi.
Haberin linki için:
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25345595.asp



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder