Okulumuz öğretmenleri arasında da elbette ki hayvan besleyenler var. Projemiz çerçevesinde öğretmenlerimizin patili dostlarını arkadaşlarımıza tanıtmak amacıyla onların fotoğrafları ve hikayelerinden oluşan bir sergi açtık.
Of course some of our teachers have a pet. We prepared an exhibition consisting of their stories and photos to inform our friends about our teachers’ friends with paws.
Sergimizde yer alan öğretmenlerimiz ve hayvan dostları şunlar oldu:
Here you can read about our teachers and their pet friends:
Okulumuz Rehber Öğretmeni Kübra Karahanoğlu ve kedisi Bella Kübra Karahanoğlu, the psychological consultant of our school and her cat Bella |
Çok sevdiğim kedim Duman’ın ölümünün beni çok sarstığı günlerdi.
Bazı arkadaşlarım yeni bir kedi sahiplenmemin bana iyi geleceğini söylüyorlardı.
Bense bir süre dinlenip kendime gelmeyi planlıyordum.
Bu konuşmalardan iki hafta kadar sonra bir arkadaşım, sokağa terk edilmiş bir ev kedisi bulduğundan söz etti.
Ona henüz yeni bir kediye hazır olmadığımı söyledim.
Bulduğu kedinin muhtemelen evde büyümüş olduğundan sokakta zorlandığını, ve bu yüzden onu kliniğe aldırdığını ve kafeste kalmasına da gönlünün razı olmadığını söyledi.
Biraz düşünmek istiyorum dedim ve birkaç gün sonra arkadaşımı arayıp kediyi getirebileceğini söyledim.
Ertesi akşam evime gediğinde taşıma çantasının içinde, bana bakan bembeyaz bir topak vardı. Kartopunu andıran, her hareketinde tasmasından zil sesleri yayılan ve boncuk gibi gözleriyle bana bakan bu sevimli şeyi görür görmez çok sevdim.
Hemen taşıma çantasından çıkarıp kucağıma aldım.
Koltuğa bile çıkmayacak kadar uslu, sessiz, tam bir minder kedisi idi.
Terk edilmişti.
Sokakta ne kadar kalmıştı, bilmiyordum.
Tek bildiğim; onun o andan itibaren bana çok iyi geleceğini hissetmem idi.
O kadar güzel bir kediydi ki adını Bella koydum.
Bella bana geldiğinde 9 aylıktı. Şimdi 2 yaşını doldurdu.
Ve tabii birlikte geçirdiğimiz bu süre içerisinde; koltuğa bile çıkmayacak kadar uslu, sessiz, minder kedisi yerini masaların ve buzdolabının üzerinde dolaşan, sürekli miyavlayan, istediği olmayınca sinirlenen ve kaşlarını çatan bir cadıya bıraktı.
Onu bu kadar şımartmayı nasıl başardım, bilemiyorum J
Ne kadar söz dinlemez, asi ruhlu bir kedi olsa da, iyi ki arkadaşım o gece onu bana getirmiş.
I was trying to get over the shock of losing one of my beloves cats, Duman.
Some of my friends were advising met o adopt another pet so as to recover from it.
But I was planning to rest a little and wait to calm down.
One week later, one of my friends told met hat she had found a deserted cat on the street.
I told her that I was not ready to adopr a new cat.
She told met hat the cat she had found was probably a pet and she was having a difficult time to survive on the streets. She had also taken the cat to a clinic but was not eager to leave her there in a cage.
I told her that I needed to think a little and called her a fews days later to tell her that sho could bring the cat to me.
The following day she came with a snow white kitten looking at me from the carrying case. She was just like a snowball and had a strap around her neck which tinkled with her movements. I fell in love with her immediately.
I quickly took her out of the bag and hugged.
She was a very good girl and she did not even climb the armchair. She was just like a mat cat.
She had been deserted.
I did not know how much time she had spent on the streets.
She was such a beautiful cat that I named her as Bella.
She was 9 months old when she came to me. Now she is 2.
Of course this good girl turned to a sweet witch that climbed over the fridge, armchairs and tables. She was frowning when I did not do what she wanted.
I don’t know how I have spoilt her so much!
She may be a little spoilt and rebellious. But I stil thank my friend who brought her to me that day!Okulumuz Rehber Öğretmeni Kübra Karahanoğlu ve kedisi Leyla ile yavruları Kübra Karahanoğlu, her cat Leyla and Leyla’s kittens |
Okulumuz Rehber Öğretmeni Kübra Karahanoğlu ve kedisi Ares Kübra Karahanoğlu and her cat Ares |
Okulumuz Rehber Öğretmeni Kübra Karahanoğlu ve kedisi Fındık Kübra Karahanoğlu and her cat Fındık |
Bahçede doğan ve diğerleriyle büyüyen yakışıklı oğul Ares ve şımarıklığıyla kendini aileye kabul ettiren Fındık kız...
My handsome boy Ares, which was born in the garden and Fındık, which succeeded in convincing us to our family…
Okulumuz İngilizce Öğretmeni Duygu Özen ve kedisi Osman Our English Teacher Duygu Özen and her cat Osman |
Hani klasik hikâyeler soğuk bir kış günüydü diye başlar ya...
İşte benim Osmik'le tanışma hikayem de aynen böyle başlıyor.
Bir buçuk sene evvel bir Aralık akşamında gerçekleşti Osman’la tanışmam.
Tabii ben bu tanışma gerçekleşene kadar hayvanlardan korkan, kedili evlerde koltukların üzerinden inemeyen biriydim; Osman ise mini mini patileri, kapkara uzun tüyleriyle kardeşimin sokaktan bulup getirdiği bir kedi idi. Minicik, hasta ve yardıma muhtaç bir kedi.
Sokakta yaşayan, bağırsakları parazitle dolu, bir gözü enfeksiyondan sürekli yaşaran ve ayakta durmaya bile mecali olmayan bu kedinin sadece iyileşene kadar bizde kalabileceğini söylemiştim o gün kardeşime.
Fakat Osman kısacık bir zaman diliminde bile kalbimi öyle fethetti ki daha ikinci gün bu kediyi kimseye vermeyelim, bizim olsun demeye başladım.
O güne dek kedileri bırakın kucaklamayı, onlarla aynı odada bile kalamayan ben kısa sürede Osman'la can ciğer kuzu sarması olmuştum bile!
Sonra Osman'ı iyileştirme serüvenimiz başladı. Bağırsaklarındaki parazitler için veterinere götürüp aşılarını yaptırdık, seveceği güzel mamalar aldık ve tabii ki en önemlisi de onu çok sevdik. Osman da bunları karşılıksız bırakmadı elbette.
Çabucak iyileşti, evin içinde koşup oynamaya, hatta minik patileriyle bize vurup kaçmaya ve bizi karnımız ağrıyana kadar güldürmeye başladı ve hatta işten eve geldiğimde beni kapıda karşılamaya, birazcık canım sıkkın olduğunda mırıl mırıl kucağıma yatarak beni iyileştirmeye...
Osman'ı, yaptıklarını ve bize öğrettiklerini anlatmaya devam etsem küçük bir hikâye kitabı yazmam gerekir sanırım.
Ama bize öğrettiği en önemli şey ne oldu biliyor musunuz?
O bize sevmenin gücünü gösterdi.
Bir hayvanı sevmenin, onunla bir yaşamı paylaşmanın insanı bambaşka biri yaptığını, sevginin her türlü canlıyı iyileştirme gücü olduğunu ve dünyanın yalnızca insanlardan değil, sayısız güzel canlıdan oluştuğunu öğretti bize...
O ailemizin vazgeçilmez bir parçası...
You know the classical stories beginning with it was a cold winter day…
We met Osman on such a winter day.
It was one and a half year ago in a December night.
Up until that time I was a kind of person who was really afraid of cats. And Osman was a little kitten with tiny paws and pitch-black fur. A sick cat who neden help…
He had been living on the streets and he was really ill with parasites. I told my brother that that cat could stay with us just until he got well.
But just in a short time, Osman conquered our hearts so much that I started to say “We should not give this cat to anyone. He must be our cat.”
I was a person who was afraid of spending even a little time with the cats in the same room. But Osman was so cute that we were bosom friends in short time.
Later we tried to make him well. We took him to a vet and got him vaccinated, bought him delicious cat food and most importantly we loved him. Of course Osman did something, too.
We got well soon, started to run in the house, and pat us with his small paws and made us laugh crazily. He even met me at the door when I came back home from work and he tried to make me feel well when I did not feel so.
I have to write a story book to tell you everthing that Osman has taught us.
But do you know the most important thing he has taught us?
He showed us the power of loving.
He told us that loving an animal and sharing a life with him/her made person a really different human and love could heal every living being and the world consisted not only of people but of countless beautiful living being.
Now, he is an indispensible part of our family.Okulumuz Beden Eğitimi Öğretmeni Banu Gürsoy ve kedisi Bambi Our Physical Education Teacher Banu Gürsoy and her cat Bambi |
Gri, minnacık, her tarafı pire, mantar dolu ve sol gözü iltihaptan kapanmak üzere olan bir kediydi.
Önce süt verdik ve mama ıslattık ama bir yandan yemeğe çok istekli diğer yandan oldukça halsizdi.
Dayanamayarak doktora götürdük.
Tedavileri başladı.
Sabah ve akşam olmak üzere on beş gün boyunca gözünü sildik, ilaçlarını sürdük.
Mini mini haliyle, yanına gittiğimde peşimizden gelmeye çalışıyordu.
Tedavilere cevap verdi.
Apartmanımızdaki tüm çocuklar onu bağrına bastı, oyunlarına kattı.
İtiraf etmem gerekirse niyetim onu sahiplenmek değil sadece bahçede gözetmekti.
Sonra bir gece dedesi (yani babam) apartman kapısında paspasın üstünde büzülmüş ve sevgi isteyen gözlerle kendisine baktığında dayanamadı ve eve getirdi.
Bir de baktık ki; mama yemek için tabağın içine dört patisiyle birden dalan, evdeki Üzüm ablasının peşinden koşturan ve her hareketini istisnasız taklide yeltenen, kendini koltuklardan ve yatak üstlerinden yere atıveren neşe kaynağımız olmuş.
İsmini koymak için acele etmedik.
Peşimizden gelebilmek için yürümüyor adeta ceylanlar gibi sekiyor, zıplıyordu.
O yüzden adı bir Disney karakteri olan yavru ceylandan gelme Bambi oldu.
Şu anda 8. ayında.
Kızımız çok sevecen, hala çok yaramaz, hala oyuncu, hala evde zıplaya zıplaya gezen bir mutluluk topu…
I met her when I moved to Üsküdar in a summer day. She was meowing all day ang night without stopping.
She was a tiny cat, with her fur full with fleas, ticks and mycetes and her lefte ye was about to close because of infection.
First of all we gave her some milk amd cat food. She wanted to eat but she did not have the power to eat.
So we took her to a vet and started her medication.
We cleaned her ey efor 15 days, made her take her pills.
That tiny cat was tryinh to follow us everywhere.
She got well in short time.
All the kids living in our apartment loved her and played with her.
To say to truth I was planning not to adopt her but to feed her in the garden.
But one day my dad (and her grandfatherJ ) saw her on the door mat with eyes needing love and took her home.
In a short time she was a source of happiness for us. She started to run with my other cat Üzüm and copied Üzüm’s acts.
We were not in a hurry to find a name for her.
She was not like walking when she was following us she was jumping So we named her after the Disney character, Bambi.
Now she is 8 months old.
She is stil naughty, lovely and a source of love for us…Okulumuz Anasınıfı Öğretmeni Merve Merage Satık ve kedisi Cleo Our kindergarten teacher Merve Merage Satık and her cat Cleo |
Bir gün bir kedi sahiplenmeye karar verdik ve haftalarca sahipsiz bir kedi aradık durduk.
Bir gün bir arkadaşımın şirket mailine düşen bir posta sayesinde Cleo ile tanıştık.
Gelen mesajda Cleo’nun onu asla terk etmeyecek birine teslim edileceği yazıyordu.
Mesajın ekinde Cleo’nun toplarla oynayan bir de videosu bulunuyordu.
Biz de kedi aşkıyla yollara düşüp bu mesajı gönderen kişiye ulaştık.
Cleo’yu görür görmez çok sevdik.
Sahiplendirecek kişi bize güvenip Cleo’yu bize versin diye nasıl şirinlikler yaptığımı anlatmayayım bu yazıda J
Sonunda Cleo’yu sahiplendik ve o, evimize geldiği günden itibaren evimizin huzuru, neşesi oldu.
Herkes eve erkenden kaçıp geliyordu onu sevmek için.
Yaşı büyüyünce hemen kısırlaştırmadık ve Cleo’muzun beş minik yavrusu oldu.
Yavruları emin ellere teslim edip Cleo’yla çok eğlenceli zamanlar geçirmeye devam ettik.
Cleo kendinden emin duruşu ve naif karakteriyle herkesi kendine aşık etmeye devam ediyor.
Biz de hayvan sevgisinin ruhumuza verdiği huzur ve hafiflikle her geçen gün, Cleo’yla tanıştığımız için ne kadar şanslı olduğumuzu düşünüyoruz.
We met Cleo with a mail in my friend’s company mail box.
The message told that Cleo needed a family that would never leave her.
There was a video of Cleo playing with balls attached the mail.
Falling in love with this cat we hit the road to take her and found the person who sent the mail.
We fell in love with Cleo the moment we saw her.
I did all my best so as to convince the person that we could take good care of her.
We did not desexed Cleo and she had five kittens.
We gave the kittens to reliable people and continued to spend good time with Cleo.
Cleo is making us love her every day again and again.
And we think that we are so luck to meet with a cat like Cleo.
And Yaprak from our project team and her cat Tarçın :-)
Proje ekibimizden Yaprak ve kedisi Tarçın |
Onunla ilk tanışmam sokakta oldu.
Orada minicik patisiyle ayağıma vurarak, soğuktan kısılmış sesiyle bana miyavlayarak varlığını gösterdi.
Kirden rengi belli olmayan, daha üç aylık, gözleri bir nehir gibi dolmuş yavru bir kediydi.
Ve tabii ki ben minik kediciği orada soğukta bırakamadım.
Eve götürdüğümde ailem seve seve ona bakmama izin verdi.
Zaten izin vermeseydi ben de eve girmezdim herhalde J
Kediciği ilk önce veterinere götürdük. İdrar yolları enfeksiyon kapmış, midesi bomboş bir kediydi.
Eve götürdüğümde önce biraz yemek, sonra da veterinerin verdiği ilaçları verdik.
Biraz da olsa kendine gelebilmişti. Her gün ilaçlarını vermeye devam ettim.
Yine bir gün yemek saati gelince dolaptan yemeği almak için dolabın kapağını açtım ve küçük kedicik bir kavanoz tarçına yöneldi.
Kavanozun kapağını açtım, hemen kavanozun kapağını yalamaya başladı ve ben de onun adını Tarçın koydum.
Ona her dokunduğumda için huzurla doluyordu.
Bize gelen insanlar Tarçın’dan önce korksalar da sonra Tarçın her ne yapıyorsa onları kendisine alıştırıyordu; tıpkı bana yaptığı gibi.
Tarçın her okuldan geliş saatimde kapının önünde bekleyip miyavlıyordu ve o bana her miyavladığında aklıma hep ailem geliyordu.
Ve bir gün Tarçın yorgun bitkin bir hale gelmeye başladı.
Veterinere götürdük ve veteriner Tarçın’ın bir kıl topu yuttuğunu söyledi.
O anda içim gitti, Tarçın’ın canının yandığı gözlerinden ve sesinden belli oluyordu.
Veteriner onun ameliyat olması gerektiğini ve ameliyatın çok zor olacağını söyledi.
Ameliyatı bir buçuk saat sürdü.
Canı çok yanıyordu ama bizim ona verdiğimiz sevgi onu daha iyi bir hale getiriyordu ve zamanla Tarçın iyileşmeye başladı.
O ailemizin vazgeçilmez bir parçası.
Biz ona bir kedi gibi bakmıyoruz.
Tarçın benim kardeşim gibi…
Onu çok seviyoruz.
I first met him on the street.
He kicked with his little paw to my foot and meowed tol et us know that he was there.
He ws so dirty that we could not even understand his colour. He was just 3 months old and his eyes filled with tears.
Of course I could not leave him there alone.
When I took him home my family let me feed him at home eagerly.
If they hadn’t, I also wouldn’t have gone home either!
First of all we took him to a vet. He was really hungry and he was infected.
When we went back home again, we gave him some food and the pills that the vet prescribed.
He was well a little. I continued to give him the pills eveyday.
One day I opened the cupboard and he immediately tried to reach the cinnamon. So I named him Tarçın (cinnamon)
Everytime I touched him, I was filled with peace.
Our guests were first afraid of him but Tarçın would do everything to maket hem love him.
He used to meet me everday at the door when I came back home from school.
One day he was feeling really tired.
We took him to a vet and the vet said that he has swallowed a ball of fur.
He told us that our cat must be taken into an operation and it would be a difficult one.
The operation lasted for an hour and half.
He had a difficult time but got well soon with our love.
We don’t see him as a cat.
He is just like my little brother.
And we love him soo much…Sergimizde ayrıca ünlü çizerlerden hayvanlı karikatürlere de yer verdik.
We also put the cartoons of some famous illustrators on the walls of our school as a part of our exhibition.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder